6 Temmuz 2018 Cuma

YOKSULLUK, “ÖĞRENMEYE KAPALI OLMA HÂLİNİN” ARKADAŞI MIDIR, YOKSA BANA MI ÖYLE GELİYOR? (33)


Geçmişten bugüne eğitim ve iletişim üzerine kafa yorarken, yoksullukla “öğrenmeye kapalı olma hâlinin” birlikte yürüdüğünü gördüm. Yoksul olmak mı insanı öğrenmeye kapalı bir hâle getiriyor, yoksa insan önce öğrenmeye kapalı bir hâl kazanıp, sonra mı yoksullaşıyor? Bu sorunun cevabını bilmiyorum. Ama ikisi, bir şekilde bir arada gidiyor. Başka bir deyişle, yoksulluk veya yoksunluk çeken kişiler, kendilerini bu durumdan kurtaracak olan bilgileri edinmek konusunda da kapalılar.

Yoksul ve çıkmazda olan insanların öğrenmeye açık olmadıklarını, sordukları sorulardan anlıyoruz. Genellikle “Bu durumdan nasıl kurtulabilirim? Bu konuda neler yapabilirim?” gibi sorular sormak yerine “Beni suçum nedir?” veya “Kader neden bana karşı acımasız?” gibi sorular sorarlar. Birinci gruptaki sorular, umut ve çaba dolu cevaplar getirirken, ikinci gruptaki sorular, hüzün ve karamsarlık getiriyorlar.

Bir eğitimci ve gözlemci olarak yoksulluğun ve yoksunluğun düşünce tarzından kaynaklandığını düşünüyorum. Bakış açısı zengin kişiler, şu ya da bu şekilde yoksulluk, yoksunluk veya maddî sıkıntı çekseler de, bunun kısa süreceğini ve geçici bir dönem olacağını düşünüyorum.

Acıkanlar, yemek yerler; susayanlar da su içerler. Aksi hâlde ölürüz. Yemek ve içmek, hayatta kalmanın şartlarından ikisi olduklarından dolayı olsa gerek, bunlar bizim seçimimize yer bırakmayacak şekilde, onlarla ilgili olarak bize kaçınılmaz birer farkındalık verilmiş konulardır.

Ama yoksulluk çeken bir kişi, bilgiye susuzluk çekmez. Yani derin bir şekilde ihtiyaç duyduğumuz bazı şeylerin susuzluğunu çekmiyor-hissetmiyor olabiliriz. İhtiyacımız olan bilgiyi almak için, otomatik olarak bir susuzluk veya yoksunluk hissi duymayız. Çünkü su, susuzluğun ilacıdır. Ama bilgi, suya götüren köprüdür. Dolayısıyla, gözü suda olan birisi, ne yazık ki köprüyü görmeyebiliyor.

Dolayısıyla yoksul insanlara bu farkındalığı vermek ve onlarda bilginin “su” kadar aziz olduğu fikrini uyandırmak, onlara yiyecek vermekten veya yardım yapmaktan daha önemlidir diye düşünüyorum.

Bir arkadaşımla sohbet ederken, çok ilginç bir tespitte bulunup, İşsizliğin alışkanlık yaptığını söyledi. Bu mümkündür çünkü yoksulluk ve işsizlik de birer rahatlık bölgesidir; bir kişi, eline geçen az bir parayla geçinmeyi, bundan keyif almayı zamanla öğrenebilir ve ailesinin sefil bir hayat sürerek sadece “hayatta kalması” fikrine alışabilir. Bu durum zamanla, “edinilmiş” ve artık çok da rahatsız etmeyen ve başa çıkılabilen “rutin bir “çaresizlik” hâline dönüşebilir.

Bunun örnekleri çoktur. Sizler de her yer de rastlayabilirsiniz. İşsiz olduğundan veya sıkıntı çektiğinden şikâyet eden bir çok kişiyi, günlük hayatlarında gözlemlediğinizde, aslında çok da mutsuz ve rahatsız olmadıklarının farkına varabilirsiniz. Eğer sigara, çay ve yemek gibi bazı asgarî ihtiyaçları karşılanıyorsa, pekâlâ öyle yaşayıp gidebilirler.

Bunun yanında yoksulluktan veya işsizlikten gerçekten şikâyet eden ve bu durumdan bunalmış olan bazı kişiler de, ne yapacaklarını gerçekten bilmiyor olabilirler.

Bu kişilere doğru bilginin, yaşadıkları dünyayı her gün biraz daha genişleteceğini anlatmak, bilgiye karşı susuzluk uyandırmak gerekir. Her insanda, onu hayallerine veya insanî bir hayata ulaştırabilecek beceri ve kaynak veya bu kaynaklara ulaşabilecek kapasite vardır. İnsanlara, sürekli maddî yardım yapmak yerine onların bu kaynaklara ulaşmaları konusunda yardımcı olunmalıdır.

Nitelikleri az veya yetersiz olduğu hâlde bunları geliştirmediği için işsizlik sıkıntısı çeken veya istediği işte çalışamayan, ama internette sohbet etmek için, klavye kullanmayı öğrenebilen bir genç, kapasitesiz veya yeteneksiz değildir. Sadece enerjisini nereye yönlendirmesi gerektiğini bilmiyordur; sohbetle geçen saatlerinde, aslında bilgisayar ve internet bilgisini artırabileceğinin farkında değildir.

Yapılması gereken en iyi şey, bir yolunu bulup insanların bilgiye susamalarını sağlamaktır diye düşünüyorum.

Konuyla İlgili diğer yazılar, öneriler: Görmek istediğiniz linkin adını tıklayınız:
Renkleri Bilmeyen Birisine Nasıl Davranalım?
İnsanları Bilgi Kaynaklarına Ulaştırmak O Kadar mı Zor?
Rahatlık Bölgesi Nedir?
Ramazan Ayı Geçti, Her Şey Bitti mi?
Levent Kırca ve Oya Başar Ne Yapmak İstiyorlar?
Başarıya Karşı Olan İnancınızın Zayıflığı Sizi Daha Bilge Birisi mi Yapar?
Gerçekten Çaresiz Olunduğu için Değil Çaresizlik Hissiyle Ölmek
-----------------------

SAVAŞ ŞENEL KİTAPLARI

AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com

(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

ÇAY SAATİ İÇİN HAFİF YAZILAR


(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)




(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)
-------------------

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder