6 Temmuz 2018 Cuma

YOKSULLUK, DÜŞÜNCE TARZINDAN KAYNAKLANIR





Uzun zaman önce yoksulluğun bir düşünce tarzı olduğunu fark ettim. Yoksul olma durumunun, bu hali yaşayan kişilerce ya da toplumun diğer fertlerince takınılan tavrın bir sonucu olduğunu düşünüyorum. Yoksul ya da varlıklı olmanın nasiple de ilgili olduğunu düşünsem bile, istisnalar dışında, yoksul ya da varlıklı olma durumunun önce düşünce tarzıyla geldiğine inanıyorum.

Bu açıdan, insanların gününü kurtaran çalışmalardan çok, uzun vadeli çalışmaları önemsiyorum. Ülkemizde gerçekten yoksul olduklarını bildiğim insanlardan çok, düşünce tarzının kendilerini yoksullaştırdığı insanlara rastlıyorum. Üstelik vizyonu olmayan bir tarzda yardım aldıkları sürece, yoksul insanların bu rolü benimseyeceklerini düşünüyorum.

Yoksulluğun da prim verilmemesi gereken bir sorun olduğu fikrindeyim. Bu onlara yardım yapılmaması anlamına gelmiyor, ama onlara ayrılan kaynakları kullanma biçimimizin sorgulanması anlamına geliyor. Maddi yardımlardan çok, şartlı yardımlara ağırlık vermek gerekmektedir sonucuna varıyorum.

Neden yoksulluğun bir düşünce tarzı olduğu fikrine vardığımı size bir örnekle açıklamak isterim. Türkiye İşsizler Derneği, meslek edindirme kursları açar ve hiçbir ücret de talep edilmez. 350 bin üyesi olan bu derneğin kurslarına yazıyla on beş (rakamla 15) kişi baş vurur. Bunu nasıl açıklarsınız? Elbette bütün üyelerin katılımı beklenemez. Fakat bu rakamın daha büyük olması gerekmez miydi? Diyelim ki, bu insanların sözü geçen kurslara katılmamak için mazeretleri var. Neden bu mazeretlerini dile getirip çözüm aramadılar? Neden iş bulamadıkları için orada burada şikayet eden insanlar, bu konu hakkında hiçbir girişimde, eleştiride ya da yorumda bulunmadılar?

Bu insanlar konu hakkında hiçbir girişimde, eleştiride ya da yorumda bulunmadılar, çünkü düşünce yapıları çözüm aramaya uygun değildir, hazır çözümlerle, eğer görebilirlerse, yetinmeye alışmışlardır. Bu örnek, yoksulluğun bir düşünce tarzından kaynaklandığı fikrini desteklemek için yeterli sayılmaz mı?

Şimdi asıl soruya gelelim: hasta, yaşlı ya da düşkün olmayan, fiziksel ve zihinsel olarak sağlam bir insanın düşünce tarzını değiştirmeden ona maddi yardım yapmanın ne yararı var? Bu günü kurtarmaktan başka ne işe yarayacak? Sigara parasını ya da kahvede harcayacağı parayı her zaman bulan ama düşünsel gelişimine zaman ve para ayıramayan bir insana ne kadar zaman para vereceksiniz? Onu bu durumdan nasıl kurtaracaksınız? Ona para verseniz bile onu nasıl harcar? Kendisini zenginleştiren kişiler ya da kaynaklara ulaşmayı bilmiyorsa, yoksulluğu nasıl sona erecek?

Şefkatli bir milletiz ve imaj çağında da sadece gördüklerimizi önemsiyoruz. Yoksul bir insanın görüntüsü, bizde sorgulama duygusundan çok merhamet duygusunu ateşliyor. İnsanların zihinsel gelişiminden çok, günlük ihtiyaçlarına yardım ediyoruz. Bu daha somut ve çabuk sonuç alınan bir eylem. Ama, yoksullar, yoksul olmanın prim getirdiğini görüyorlar. Bu durumdan kurtulmamayı öğreniyorlar.

Ben, insanlara vizyon kazandıran ve uzun vadede zengin ya da yoksul herkese yararı olan çalışmaları tercih ediyorum. İlerde bulunduğu pozisyon itibariyle, binlerce insanı yoksulluktan kurtarabilecek aydınlarların yetiştirilmesinden yanayım. Türkiye'yi içerden ve dışardan donatacak olan yapılanmaları ve bunu yapan kurumları tercih ediyorum. Yardımlarımı onlara iletiyorum.

“Acil” olanın “önemli” olanın önüne geçmesini istemiyorum. Bu seçimi yapmayı ben de istemezdim, ama hayat böyle ve hayatı böyle kurgulayan da ben değilim.
-----------

Savaş ŞENEL: İngilizce Öğretmeniİletişim DanışmanıOkunaklı-Anlaşılır Yazarlık Koçu



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder