6 Temmuz 2018 Cuma

USTA ÇIRAĞINA UMUTLA BAKMIYORSA, NE GELİR ELDEN?





İlerlemek, ustalaşmak istediğim ve üzerlerinde çalıştığım birkaç konu var. Bunlardan birisiyle ilgili olarak bir kişinin bilgisinden yararlanmaya çalışıyordum. Bu kişinin kendisi de sık sık çırak yetiştirmek istediğini ama istekli kişiler bulamadığını söylüyordu. Ben de onun eleştirilerine açık olduğumu söyledim ve önerilerini sabırla dinlemeye hazır olduğumu belirttim. Hatta diğer bir arkadaşımla beraber, bize zaman ayırırsa, tavsiyelerini ders şeklinde dinleyebileceğimizi de belirttik. Fakat zaman içersinde aslında öğretmeye pek de istekli olmadığını farkına vardım. Belli zamanlar ayırıp konu hakkında bilgi vermeye yanaşmıyordu. Bir gün konuşurken, ben gülümseyerek hiçbir zaman onun gibi olamayacağımızı söyleyince, boş bulundu ve “tabi ki olamazsınız” dedi. Sesindeki ciddiyetten mesajı almıştım.

Çıraklarının gelişeceklerine inanmıyordu. Düşünün ki ben size İngilizce dersi veriyorum ama sizin bu dili öğreneceğinize de inanmıyorum. Ne kadar verimli bir eğitim süreci yaşayacağımızı tahmin edebilirsiniz! Bir gün onunla sohbet ederken, iddialı konuşmalarına karşılık ona şunu söyledim: “Siz bilen adamsınız, öğreten adam değil. Eğitimci olan benim, az şey değil ama siz sadece biliyorsunuz.” Ne dediğimi umarım anlamıştır.

Kendi alanında gerçekten üstat olan bu kişinin umutsuz olmasında pek çok sebep olabilir; Birincisi kendisini en özel hissettiği bir alanda rakip istemiyor olabilirdi. Çünkü o alan dışında kendisini gösterdiği başka bir alan yoktu. Aslında olması da gerekmiyordu. İkincisi çıraklarının hakkını vermediğinden birazcık bir şeyler öğrenenler onu bırakıyordu. Üçüncüsü takdir etmeyi bilmiyordu. Yani bir çırağın da zaman zaman takdir ve teşvik edilmeye ihtiyacı olduğunu farkında değildi. Bir insanı sürekli eleştirirseniz, en sonunda dayanamaz ve çekip gider.

Bu durumda ben bu üstatla çalışmayı bıraktım. Fakat bunda ana sebep, eserlerini incelemenin onunla olmaktan daha yararlı olduğunu farkına varmamdır. Çünkü öğrenmek istediğim alan, ortaya konmuş olan örnekleri dikkatle inceleyerek kendimi geliştirebileceğim bir alan. Siz hangisini tercih ederdiniz? Sizin gelişeceğinize inanmayan bir üstadı mı, sessizce ve sabırla size eşlik eden birden çok üstadı mı? Ben ikincisini tercih ettim. Eğer ki tek yol yine onunla çalışmak olsaydı yine sabreder ve ondan ipuçlarını alırdım ama beni buna mecbur eden bir durum yok.

İngilizce dersleri verirken veya bir konuda bir şeyler önerirken, karşımdaki insanın daha iyi olabileceğine inanırım. Çünkü herkes, gelişmesine yardımcı olacak kaynaklara sahiptir veya bu kaynakları bulabilir. Bazen tavsiyelerimin boşa gittiğini farkında olsam da, kendi hüsn-ü zan alışkanlığımın, insana ve yeteneklerime olan inancımın canlı kalması adına samimiyetle tavsiyelerde bulunmaya devam ederim. Karşımdaki bile bazen içinden güler; onu neden bu kadar önemsediğimi anlayamaz, aslında iyi bir alışkanlığımı canlı tutmaya çalıştığımı ve kendi iç disiplinimi koruduğumu farkına varmaz. Ben aslında kendime oynuyorum, bunu bilemez.

Öğrencisinin veya çıraklarının daha iyi olacaklarına inanmayan üstatlar veya hocalar bedbahttırlar, mutsuzdurlar. Çırakları gerçekten umutsuz olduğu halde gösteriye devam etme durumlarını da yaşadım. Ama gösteriye devam ettim. Çünkü bugün olmazsa yarın gösterinin gerçek muhatapları gelecek diye bekledim.

Ama size inanıyorum diye rol yapıp da iş ders vermeye gelince köşe-bucak kaçmadım.

Durum umutsuz da olsa gerçekten umutlu görünmek için değil, gerçekten umutlu olmak için çalışmak en iyisi değil mi? Sonuçta Allah’tan umuyorum. Neden umuduma bir karşılık vermesin ki?
-------
www.savassenel.com
-------

Konuyla ilgili film-kitap önerileri yapmak-almak ve yorumlarınız için:
savassenel@yahoo.com
MSN: savassenel@hotmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder