6 Temmuz 2018 Cuma

BUGÜN, BENİM DOĞUM GÜNÜM!





Bir de baktım yeni bir yaşıma girmişim ve bir yandan bir yaşı bitirmişim. Aslına bakarsanız, dünyaya 7 aylık olarak, yani 2 ay 10 gün erken geldiğim günden beri bu böyle! Bütün bu yıllara eşlik eden bir çok şey yanında, merak duygusu da hep benimle olmuş. Hep sorularım olmuş, cevaplar aramışım. Annem ve babam beni susturmadıkları için, bu duygu ölmemiş. Sonradan da bana hep sorular gelmiş. Belki de bu süreç, ilk bir kaç ayı annemin kucağında değil, küvözde geçirdiğim içindir. Belki de daha sonra; mesela bebekken elle tutulabildiğim zamanlarda teyzemin beni kucağına aldığı vakitlerden birisinde yere düşürmesiyle başladı, ama ondan önceki süreci hatırlayamadığım için, kıyaslama yapamıyorum! Beni kucağından düşürdüğü için teyzeme kızmıyorum, o da küçüktü, beni seviyordu ve zaten bizi kucaklarından düşürenler bizi sevenlerdir! Çünkü bizi düşmanlarımız değil, sevdiklerimiz kucaklarlar!

Anlayışlı bir anne ve babanın çocuğu olarak ve iki kız kardeşimle bilikte büyüdüm. A
nnem ve babam bütün sorularımı sabırla cevaplandırdırlar veya cevaplandırmaya çalıştılar. Fikirlerim sebebiyle şiddet görmedim, ama sorulara cevaplar arayan ve kendince bulan zihnim, çocukken de, gençken de yetişkin de arkadaşlarım, büyüklerim ve akrabalarım tarafından hep sorgulandı.

Hep ilginç ve geleceği parlak fikirlerin büyüsüne kapıldım; pişman olmadım. Ama karşıma çıkanların çoğu bana anlamak veya incitmek için değil, ama incitecek şekilde sorular sordular. Bu süreç, ben 13 yaşlarındayken başladı. Fakat ilginç bir özelliğim vardı, inandığım şeyleri hakkıyla savunamasam da, hiç bırakmazdım. Her idealistin başına gelen benim de başıma geldi: yabancılandım, "öteki" oldum. Sonra bu durumun benim hayatımın bir parçası olduğunu anladım ve kabullendim. Önce "öteki" oldum, sonra beni "ötekileştirenler" "ötekiler" durumuna düştüler, ama ben onlara "ötekilermiş" gibi davranmadım. Anlamaları için zaman lazımdı, bu kadar basitti.

Türk insanını tanırım ve severim; beni ötekileştirenleri de, beni olduğum gibi kabul edenleri de. "Bu dünyada bizden başkalarına yer yok!" diyenlerin de bu dünyada bir yerleri olduğunu kabul ettim, çünkü onlardan bir farkım olsun istedim.

Üstatlarım oldu. Onlara rastlamasaydım, boşlukta savrulacak, duyarlı, düşünür beynimi kimbilir nelerle uyuşturacaktım! Belki her erkeğe "rakip", her kadına da "haz kaynağı" gözüyle bakacaktım. İnsan olduklarını, kalpleri, ruhları olduğunu ve içlerinde bir çocuk bulunduğunu ya görmeyecektim ya da görmek istemeyecektim. Ya haz tüccarı olacaktım ya da haz tüccarlarının elinde savrulacaktım! Belki de rakı şişesinde balık olacaktım!

Ama öyle olmadı ve bunun için hep şükrederim.
Başımdan geçenlere içerim, ama daha çok "aklımdan geçenlere içerim!" Ama su, ayran, kahçe, çay vs. içerim.

Başıma çok kötü şeyler geldi, kimselere diyemedim, kusurlarım oldu, ama kimseciklere anlatmadım. Onları, beni anlayabilecek ve affedebilecek olana anlatırım. Belki de yaşadıklarım ve işlediğim kusurlarım sebebiyle, insanları daha iyi anlar oldum, mutevazı oldum, kibirli davranamaz, onlara hemen kızamaz oldum. Saf yerine koydular, saflık yaptılar; bunu ben söylemedim, ama sonradan farkettiler...

Hızlı yaşamışım, güzel şeylerin parçası olmuşum. Hakkını veremiyorum diye hiç bir güzel şeyi terketmem ve onunla kalırım. Güzel yerlere ve topluluklara ait olmak isterim. Ait olduğum yerler, güzel yerler olsun isterim. Bir şeyin önünü ardını düşünmeden hareket etmemeyi, düşünmeden hareket edip bir hata yaparsam da utanmayı öğrendim. Utanmaktan korkmadım. Utanılacak bir şey yaptımsa, pişman olmak istedim, pişkin olmak istemedim. Çünkü pişman olursanız, kendinize gelirsiniz, pişkin olup-savrulursanız başka yerlere gidersiniz! Pişmanlığın getirdiği acıyı ve dönüşümü, pişkinliğin verdiği rahatlatıcı uyuşukluğa tercih ettim.

Ve 43 yaşına geldim. Bu yaşta görünmeyi seviyorum. Hangi yaştaysam o yaşta görünmeyi seviyorum. 18 yaşımda 18 yaşındaya görünmeyi seviyordum, 43 yaşında da 43 yaşında görünmeyi seviyorum. Çünkü 43 senedir yaşıyorum, yaşadığım yıllar eksik görünsün istemiyorum! Sevdiklerimi sadece kollarımla kucaklamıyorum, kollarımla, 43 yılda birikmiş olan sevgim, hoşgörüm ve bilgeliğimle kucaklıyorum.

Dostlarım yaşlanmakta olduğum için beni gizli veya açık bir şekilde teselli ediyorlar; hâlbuki ben yaşlanmakta olduğum için, insanları anlayabiliyorum ve onları teselli edebiliyorum. Bir kitabı iyi anlayıp tercüme edebiliyorum, çünkü dert nedir, tasa nedir, haz nedir, evlat acısı nedir,
özlemek nedir ve sonunda illa galip çıkmam gereken iç kavgaları yaşamak nedir biliyorum.

Aşkın, sevginin, şefkatin ve tutkunun ne olduğunu biliyorum. Her aşkta, tutkuda ve sevgide, mutlaka şefkatin yer alması gerektiğini biliyorum. Amma velâkin her sevginin ve şefkatin, aşka veya tutkuya dönüşmek zorunda olmadığını da biliyorum. Aşka olan saygım, ona köle olanlardan daha fazladır. Ve fakat, aşkın ve tutkunun ketçap veya yoğurt gibi herşeye eklenmesininin gereksiz olduğunu biliyorum!

Seçim yapmanın trajik bir şey olmadığına; seçim yapmak zorunda bulunmanın bir ayrıcalık olduğuna inanıyorum. Trajik olan şeyin, doğru seçimleri yapmanıza ve herşeyi yerli yerine koymaınıza yardımcı olacak değerlerden yoksun bulunmak olduğunu biliyorum.

Aslında her ilişkiyi yöneten üç kişi olduğunu, bu üç kişinin siz, karşınızdaki insan ve inandığınız ortak değerler olduğunu biliyorum.

Çok şey biliyorum, daha fazla şeyi bilmiyorum.

Bir şeyi biliyorum, hayat bir lütuftur, verildiği gibi de geri alınacaktır. "Hoca yaşlandı, derinleşti!" demeyin. Ben bunu 13 yaşımdan beri biliyorum, merak etmeyin!

4 çocuk dayısıyım, Japonca bilmiyorum.

Kıymetli bir arkadaşım ve okurum: "Doğum gününle ilgili bir yazı yazmayı düşünmüyor musun veya böyle bir yazı var mı?" diye sorunca, ben de bu yazıyı yazdım.

Doğum günümü kutlayan veya benim bugün doğmuş olduğumu aklından geçiren herkese teşekkür ediyorum. İnsan, insanlarla yaşar, sorunlar da, fırsatlar da insanlarla gelir. Bazen insan olmak bana ağır bir sorumluluk gibi gelse de, beni insan olarak yaratana ve iyi insanlarla muhatap edene şükürler olsun.

Herkese güzel bir hayat diliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder