6 Temmuz 2018 Cuma

TÜKETİCİNİN EN BÜYÜK SUÇU SAF OLMAK VE ÖRGÜTLENMEMEKTİR




Tercümanlık hayatım ve kendi işimi kurma sürecim başladığından beri, tüketicinin nasıl bir ağ içinde olduğunu daha çok farkına vardım. Tüketici ne yazık ki çoğu yerde yanıltılıyor ve kullanılıyor. İş adamlarının neden çok sıkı pazarlık ettiklerini hiç düşündünüz mü? Bir ürünün gerçek değerini ve son kullanıcıya/ tüketiciye gelene kadar fiyatının nasıl arttığını biliyorlar.

Bir ürünün kalitesi artmadığı halde neden fiyatı artar? Bu kalitesizlik işareti değil midir? İşte işin püf noktası burada. Ben 19.yüzyılda işlevsel olmuş ama şu anda işlevlerini yitirmiş olan aracı kurumları besliyorum. Gelirimin yüzde yetmişini başkalarına aktarırken onlar hayat standartlarını durmadan yükseltiyorlar.

Alışveriş yaparken elbette daha makul fiyatları aramak isterim ama benim sözünü ettiğim şey her gün indirim peşinde, mağaza mağaza dolaşmak da değil. Bunu yapmak yerine yabancı dil çalışıp gelirimi arttırmayı tercih ederim. Ucuz yaşamak için indirim kuponları kovalamak yerine gelirimi sürekli arttıracak şeylere zaman ayırmayı daha mantıklı bulurum. Ama gerçek şu ki tüketicilerin örgütlenmemesi başkalarının ekmeğine yağ sürüyor ve bu durumda iki tarafın da kazandığı bir süreçten uzaklaşıyoruz.

Bu noktaya çalışan yabancı şirketlerin başlattığı ve tüketici örgütlenmesine dayalı ticaret şekli gittikçe yaygınlaşıyor. İnsanlar daha pahalı da olsa, ki değil, kendilerine pay veren bir şirketin ürünlerini kullanmayı tercih ediyor. Kendilerine sadece indirim veren bir şirketin ürünlerini kullanmak yerine onlara da gelir olanağı veren şirketleri tercih ediyorlar. Çevrelerini kullanıyor gibi görünseler de, aslında yeni insanlarla tanışarak konuyu sıradan eş-dost alışverişinden daha geniş bir konuma taşıyorlar. Zira her iş adamı ve iş kadını bilir ki sadece eşe-dosta güvenerek ticaret yapılması mümkün değildir.

Tüketici dernekleri de başka bir örgütlenme şekli ve oldukça önemli bir yapılanma. Radyoculuk günlerimden biliyorum. Aklı başında beş kişinin aynı konuda radyoyu araması ve ciddiyetle düşüncelerini ifade etmeleri bile ses getirirdi. Bir mağazaya bir kişi gitmekle, on binleri temsil eden bir kurum adına gitmek arasında fark vardır. Bırakın on binleri elli kişi olsanız bile yeter. Her insan ortalama olarak on kişiye ulaşabilir. O mağazanın/ kurumun gözünde, elli kişi, beş yüz kişi demektir. Bunu sadece biz, tüketiciler farkında değiliz.

Tüketici hayatının çok az bir kısmını alışverişe ayırır. Konunun felsefesiyle de hiç ilgilenmez. Ama ticari kurumların ar-ge/ araştırma-geliştirme birimleri vardır ve yirmi dört saat bu konuya kafa yorarlar. Tüketicinin algısını yanıltan ama yasal olan her yolu kullanırlar. Sizin daha çok ve onların istediği şekilde alışveriş yapmanız için araştırmalar yapmak üzere her yıl bir sürü para harcarlar.

Ben, internet üzerinden alışveriş yapıyorum. Üye olduğum bir mağaza var ve hemen hemen her ürün için tatmin garantisi bulunmakta. Açıkçası mağazalara gidip “paranoya” yapmaktan yoruldum. Pazarlık etmeyi de beceremiyorum. Ürünleri kullandığım ve tavsiye ettiğim zaman hem indirim hem de odaklanırsanız gelir elde etme olanağı var. Önceleri tüketirken kazanmak garip gelmişti ama tüketicinin gücünü farkına vardım. Meğer biz ne kadar güçlüymüşüz!

-------------
Hong Kong
-------------

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder