9 Kasım 2009 Pazartesi

Ne çok şey var yazacak!


Gezerim ben de bazen İstiklâl Caddesi'nde
Dostlarım, arkadaşlarım veya okurlarımın marifetiyle İstiklal Caddesine gittiğim oluyor. Canlı bir yer olduğunu söylemeye gerek yok... İstiklâl Caddesi'ni, en son yurtdışındna gelen 11 Amerikalı dostumuzu ağırlarken akşam vakti dolaşmıştım.
Fotoğraftaki gezintim de, sevgili editörüm Nazar Hanımla olmuştu. Fotoğrafı çeken de odur...

Örgütlenmek iyidir!
Nerede eli-yüzü düzgün bir çalışma varsa, o çalışmanın arkasında bir örgütlenme ve dayanışma görüyorum. Evet o konuda, önce bir kişi yola çıkmış ve diğer kişiler, daha sonradan katılmış olabilirler. Fakat son tahlilde her güzel çalışmanın ardında, sistematik bir örgütlenme bulunmaktadır. Sosyologlar, bir zamanlar, kent yaşamının örgütlenme veya cemaatleşme ihtiyacını azaltacağını söylemişler. Fakat yanıldıkları besbelli! İnsanlar, kent hayatıyla iyice yalnızlaştılar ve ortak değerler sistemine sahip oldukları kişilerle bir arada olmak istiyorlar. Bir insanın geçmişini araştıracak zamanımız yok. Bu sebeple, ortak arkadaşlarımız veya ortak değerlere sahip olan dernekler, oluşumlar veya cemaatler vs vesilesiyle tanıştığımız kişilerle zaman geçirmek istiyoruz. Bazı şeyleri araştırarak zaman harcamak istemiyoruz. Mesela çocuklarınıza özel ders aldıracaksınız, arkadaşlarınıza soruyorsunuz, tanıdığınız veya arkadaşlarınızın tadığı veya fikir dünyasını iyi bildiğiniz birisini arıyorsunuz. Bu bile, en basitinden örgütlenmedir. Çünkü çocuğunuzla buluşturana kadar, öğretmeni tanışmış olmalısınız. Ama bunun için zamanınız yok.

Etrafınıza bakın, beğendiğiniz ama örgütlenmeye dayanmayan bir etkinlik görürseniz, bana da haber verin. Heyecan duyarım, çünkü böyle bir şeye ilk kez rastlamış olurum!
Ben de tarafım, ama hiç kimsenin veya hiç bir düşüncenin avukatı değilim!

Nerden çıktı şimdi bu başlık diyeceksiniz? Tarafızlığı saçma bulurum, dolayısıyla ben de tarafım ve elbette inandığım şeyleri savunurum. Çocukluğumdan beri bende, nazik bir inat da vardır. Yani bir şeyin, bir sistemin veya bir görüşün doğruluğuna inandığım zaman, tersini gösteren ciddî ve ikna edici deliller getirmedikçe, beni ondan çevirmeniz mümkün olmaz. Karşıt görüşü sükunetle dinleyişim ve sakin bir şekilde verdiğim cevaplar, muhataplarımda benim kolayca vaz geçebileceğim hissini uyandırabiliyor. Aslında sukünetle dinlemenin veya sakin bir şekilde cevaplar vermenin, neden bu hissi uyandırdığını anlıyor da değilim! Veya karşımdaki kişilere gösterdiğim saygı, nedense bazen, onlarda zayıf birisi olduğum hissini verir. Gerçi böyle olmadığımı anlamaları uzun da sürmez ya! Fakat yine de kuru avukatlık yapmam.

Eğer birisi benim içinde bulunduğum bir sivil örgüt veya fikir hakkında eleştiriler yapıyorsa, ona kitap veya başka kaynaklar öneririm. Bu kaynakları dikkate alıp-incelerse, o konudaki diyalogumuz sürer. Aksi hâlde o konuda onunla konuşmamayı tercih ederim. Çünkü bir insan, bir konuda saatlerce tartışmaya hazırsa, ama o konuda okumaya veya araştırma yapmaya üşeniyorsa, o konuyla gerçekten ilgili değildir. Onunla, başka konularda zaman geçirsem de, o konuda tartışmam. Çünkü bu, verimsiz bir çaba olur. Hatta o kişi bana hak verse de durum aynıdır. Telkinle kabul eden, telkinle vaz geçer. Araştıran, kendisi karar veren birisi kolayca vaz geçmez, nitelikli bir karar vermiş olur.

Ha araştırsın, okusun, saatlerce konuşalım... Ne demişler: "Delikanlı ol, canımı ye!":)
Yazarlar, mükemmel mi olurlar?
Yazarlar-eğitmenler-danışmanlar, mükemmel insanlar değillerdir. Aksine, bunca yazı, içerdeki kavgaların-muhasebelerin dışa vurumudur; mükemmellik arayışının sancılarıdır veya aslında kendine nasihattır. Fakat bu türlü bir süreç sizi olgunlaştırır ve geliştirir. Dolayısıyla, deneyimlediğiniz konular, duygular veya daha önce yapmış olduğunuz yanlışlarla ilgili olarak söyleyecek sözleriniz ve verebileceğiniz mantıklı tavsiyeleriniz olur. İnsanları, hayattan, hatalardan ve acılardan koruyamazsınız. Bu Allah'ın işidir; onun gücü dahilindedir. Fakat insanlara, yaşadıkları şeylerle ilgili olarak nasıl tepki verebilecekleri, sorunlarını nasıl çözebilecekleri veya çözemezlerse onları nasıl yönetebilecekleri konusunda aklı başında tavsiyeleriniz olur.

Canı yanmamış birisi, sizi nasıl anlasın! Biz de insanız değil mi ama? Canımız yanacak ki, yazacağız!

-----------------------

SAVAŞ ŞENEL KİTAPLARI

AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com

(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

ÇAY SAATİ İÇİN HAFİF YAZILAR


(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)




(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)
-------------------

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder