6 Ocak 2018 Cumartesi

RENK KÖRLÜĞÜ, FARKINDALIK, SEVİNÇ VE HÜZÜN...


Bu aralar karşıma sıklıkla çıkan bir videonun konusu, renk körlüğünden muzdarip olan kişilerin renk körlüğünü ortadan kaldıran bir gözlüğü ilk kez taktıkları anlar. Renk körlüğü konusunda yaptığım kısa bir araştırmada iki çeşit renk körlüğü olduğunu gördüm: Bir tanesinde hayatı siyah beyaz görüyorsunuz. Diğer türünde ise, kırmızı, mavi veya yeşil renklerinden birisini göremiyorsunuz.

Bu videolarda renk gözlüğünü gideren gözlüğü ilk kez takan kişilerin hangi türde bir renk körlüğünden muzdarip olduklarını hatırlamıyorum. Bununla birlikte tanık olduğum şey, gözlüğü taktıkları zaman yaşadıkları ilginç şaşkınlık.

Bu şaşkınlıkta iki duygunun yer aldığını düşünüyorum veya en azından “ben o durumda olsam öyle hissederdim” diyebilirim. Birisi tabiatın renklerini oldukları gibi, daha canlı görmenin getirdiği sevinç, ikincisi de bu şanstan yoksun olarak yaşanmış yıllara dair hüzün.

Bu deneyimi yaşayan, özellikle yaşlı insanlarda hüzün tarafının daha güçlü olduğu fikrindeyim. Düşünsenize 60 yaşındasınız ve etrafınızdaki renkleri onca yıldır gerçek güzellikleriyle görmediğinizi fark ediyorsunuz. Onca yıl, göremediğiniz kimi renklerin yoksunluğuyla bozulmuş kompozisyonları seyretmiş olduğunuzu anlıyorsunuz. Çünkü bir rengi görememek onun yer aldığı bütünün görünüşünü de kuşkusuz etkiliyor. Hele renk körlüğünün en ağır biçimi olan ve Anopia Monokromatik - Tam Renk Körlüğünü yaşayan, yani etrafını siyah-beyaz gören kişiler için de bir gözlük varsa, onların bu gözlüğü taktıkları zaman neler hissettiklerini hayal bile edemiyorum!

Benzer şeyleri ben kimi kitapları okuduğum veya kimi konuşmaları dinlediğim zaman yaşıyorum. Üniversitede çalışırken Çocuk Gelişimi Bölümü öğrencilerine şu cümlelerle takılırdım: “Sizin ders kitaplarına bakmıyorum. Benim iki çocuğum var ve şükürler olsun ki büyüdüler. Şimdi o kitapları okuyup geçmişte kimi şeyleri yanlış yapmış olduğumu fark etmek istemiyorum!”

Bir gün bir gün bir kafede denize karşı kitap okurken, kitapta bana hayret veren bir ifade okuyunca “bu öğrenmenin sonu yok mu?” diyerek kitabı masaya fırlattığımı hatırlıyorum.  Neyse ki kafe sakindi de, etraftan bana bakanlar olmamıştı!

Kendi adıma konuşursam, yeni bir şeyler öğrendiğimde, bu öğrenmenin yüzüme vurduğu şey, daha önce tekrarlamış olduğum hakikaten büyük bir yanılgı değilse, artık fazla üzülmüyorum. Yani “keşke bunu daha önce bilseydim” telaşını yaşamıyorum. Daha çok yeni bir şey öğrendiğime seviniyorum. Çünkü bir eğitimciyim ve kimi açılardan kaybolmuş yılların deneyimini, öğrencilerime ve okurlarıma taşıyabilirim.

Aile toplantılarımızda zaman zaman çocuklarıma kimi zaman şunları söylüyorum: “Ben yeterince hata yaptım. Deneyimlerimi sizinle paylaşayım, aynı veya benzeri hataları yapmamanız konusunda size yardımcı olayım. Kendi yolunuzda hata yapacaksanız, bunlar benimkilerden farklı ve ilerleme gösteren hatalar olsun” dediğimi hatırlıyorum.” Elbette ağır hatalar yapmalarını istemem.

Size garip gelebilir, ama geçmişteki yanlışların farkına varma endişesinin de insanları öğrenmekten alıkoyan bir etken olduğunu düşünürüm.  Bu korku zehirlidir. Çünkü bu şekilde kendinizi, fark etmekten bile ürktüğünüz yanlışları yeniden yapmaya mahkum ediyorsunuz.

Öğrenmeye devam...
------------------

SAVAŞ ŞENEL KİTAPLARI

AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI
Kitabın Tanıtım Videosu
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com

(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

ÇAY SAATİ İÇİN HAFİF YAZILAR


(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)




(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)
-------------------

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder