“Medyatik Terapi” ile, yani medya-aracı kullanarak eğitimle ilgilenmeye başlamadan önce de hikâyeler ilgimi çekerlerdi. Bununla birlikte, “Medyatik Terapi” kavramını olgunlaştırma sürecimde hikâye-öykü yoluyla eğitime ilgim daha da arttı. Ayrıca "hikâyeleme", Kutsal Kitaplar da dâhil olmak üzere, birçok ciddî ve önemli kaynakta kullanılan bir eğitim yöntemidir, etkileri oldukça kalıcıdır.
Ve elbette bir hikâyenin içeriği sağlıksız olduğu zaman da, aynı
şekilde bu etkileri yine derin, fakat bir yandan da kötü olabilir.
Bu meyanda, bize yıllardır anlatılan ve güya
kaliteli bir mesaj verdiği zannedilen bir hikâyeye farklı bir açıdan bakacağım:
Tilki Tüccar ve Dalgın
Feylesof
Vaktiyle, ticaretle uğraşan ve biraz da tilki zihniyetli bir
tüccar, devesine buğday dolu iki heybe yüklemiş. Heybelere farklı miktarlarda buğday konmuş olduğundan, daha ağır olan heybe sürekli olarak aşağı
kayıyormuş ve bu durumda da tüccar, ikide bir heybeleri düzeltmek zorunda
kalıyormuş.
Derken, oradan geçen bir feylesof, tüccarın bu durumunu
biraz gözlemlemiş ve adamın sürekli olarak yaşadığı stresi gidermek için ona
bir öneride bulunmuş: “Şu, içinde daha çok buğday olan heybeden diğerine biraz buğday aktarın. Böylece iki heybe birbirlerine eşit ağırlıkta olurlar, dolayısıyla heybelerden birisi sürekli olarak aşağıya
kaymaz, siz de ikide bir dengeyi ayarlamak zorunda kalmaz ve rahat edersiniz” demiş.
Tüccar, şöyle bir düşünmüş ve bu mütevazı görünüşlü feylesofun verdiği tavsiyeyi uygulamış. Derken iki heybe de eşit ağırlıkta olduklarından, heybeler dengeyi tutturmuşlar ve tüccar sonu gelmeyen bir angaryadan kurtulmuş.
Bunun üzerine tüccar feylesofa teşekkür etmiş ve: “Üstat
sen neler yapar, nasıl geçinirsin? Bu kadar pratik bir zekân olduğuna göre
varlıklı birisi olmalısın” diye sormuş. Feylesof da: “Ne yazık ki varlıklı değilim, bana ancak yetecek
kadar bir gelirle yaşıyorum” demiş.
Bunu duyan tüccar yüzünü ekşitmiş ve: “Adam sen de. Bu kadar akıllısın, ama
varlıklı değilsin. Senden hayır gelmez!” deyip-uzaklaşmış.
İşte böylesi bir hikâyeyi bize yıllardır eksik ve hatta yanlış yorumlarla aktardılar.
Peki, aslında hikâyede gizli olan hisseler nelerdir birlikte bakalım:
Kıssadan Hisseler
Birincisi, ben tüccarın bu feylesofa maddî ve teşekkür ifade eden herhangi bir bedel ödemek için “tilkilik” yaptığını ve mazeret
üretip-kaçtığını düşünebilirim. Bu mümkün. Eğer niyeti bu idiyse, bu tavrıyla, ticareti ve
hayatı adına, bu feylesoftan çok daha fazla şey öğrenme fırsatını da
kaçırmış oldu.
İkincisi, aslında tüccar feylesoftan daha az zekî birisi
değildir. Ama belki, zihni sürekli olarak hesap-kitapla meşgul olduğu için,
heybelerle ilgili soruna odaklanamamıştır ve bu sebepten dolayı, söz konusu sıkıntılı durumun içinden de çıkamamıştır. Başka bir deyişle, dışardan ve odaklanmış bir şekilde bakan bir çift göze ihtiyaç duymaktaydı, fakat bu ihtiyacının farkında olmamıştır. Dolayısıyla başkalarından, özellikle uzmanlardan fikir almak bir insanın zekî veya akıllı olmadığınızı göstermez.
Üçüncüsü, feylesofun varlıklı olmaması, onun kendilerinine
fikir verdiği kişilerin önemli bir kısmının, herhangi bir teşekkür hediyesi vermeden
uzaklaşıp –gitmelerinden dolayıdır. Yani feylesofun suçu değildir. Çünkü o feylesoftur,
pazarlamacı veya satıcı değildir. Bu durum, onun fikirlerinden şu ya da bu
şekilde yararlananların, ama ona teşekkür etmeyi ve feylesofun hayatını
kolaylaştırmayı ihmal edenlerin ele alması gereken bir konudur.
Soru: Tüccar Feylesoftan
Yardım İstedi mi ki?
Dördüncüsü, hikâyemizi okurken şu soru akla gelmiş olabilir: Tüccar, feylesoftan
yardım istemedi. Onun bu hâlini gören feylesof kendisi tüccara yardım
etmeye karar verdi ve teşebbüs etti. Yani tüccar talep etmediği bir
yardım için neden teşekkür edip, söz gelimi buğdayından birazını feylesofa
versin ki? Bu sorunun cevabını şöyle verebiliriz: Bu durumda feylesof, tüccarın
sıkıntısına ilgisiz kalabilirdi, fakat fazla varlıklı olmadığı hâlde, başkalarının sorunlarına ilgisiz kalamayan birisi olması, bu tavrının feylesofun mizacının bir parçası bulunduğunu gösteriyor. Yani, sıkıntıdaki bir insanın durumuna ilgisiz
kalmayı kendisine yediremiyor. Dolayısıyla, bu bir suç değil, aksine bir
erdemdir. Ayrıca, feylesof, zaten tüccardan da bir şey de talep etmemiştir. Fakat
tüccarın ondan edinmiş olduğu bilginin somut faydasını takdir etmesi ve feylesofa bir "jest" yapması gerekirdi. Feylesofun
bir şey istemiş olup-olmaması esas konu değildir.
Beşincisi, hayatta öyle durumlar vardır ki, iki heybenin
dengeli durmasından daha önemlidir, problemi deneyimleyen ve sıkıntı çeken kişi,
söz konusu problemin farkında da olmayabilir. Bu durumda siz, o kişinin deneyimlediği problemini,
onun neye sebep olduğunu veya sebep olduğu şeyi çözümünü göremeyen birisi için çözüm üretebileceğiniz hâlde “Nasılsa bana teşekkür etmeyecekler!” diye duruma
el atmazsanız, artık başka bir insan olmaya başlarsınız! Yani kendi profil
ayarlarınız kötüye doğru değişir! Bu değer üreten insanların bugün sıklıkla yüzleştiği inciti bir sorundur.
Hikâyemizdeki Tüccar
Kimdir?
Hikayemizdeki tüccar, parayla henüz tanışmış, sinekten yağ çıkarmaya çalışan ve kendisine yararı olan insanları zenginleştirmek ve
onlardan sürekli yararlanmak yerine onları bilerek veya bilmeyerek sömüren "tilki" tiptir. Bu profildeki kişiler, her zaman
kötü niyetli değildirler. Genellikle, geçmişi olmayan, kültürü yerle bir edilmiş ve
hayatla ilgili protokolleri-kodları-kuralları kaybolmuş ülkelerde sıklıkla
görünen bir profildir. Bunlar kendilerini akıllı sanırlar. Söz gelimi, pahalı lokantalarda
para savururken, bir işçinin veya eğitimcinin maaşından kısmaya
çalışırlar. Bu şekilde para biriktirirler, yazlık vs. satın alırlar. Böyle birisi, oğluna araba
almazsa, bunun oğlu üzerinde olumsuz psikolojik etkileri olacağını düşünür, ama
bir öğretmenle öldüresiye pazarlık yaparken, oğlunun hocaya olan saygısının ve
dolayısıyla onunla geçireceği eğitim sürecinin kalitesizleşeceğini fark edemez. Fakat elbette bütün varlıklı insanlar bu profile dahil değildirler. Yoksa bunca hayır işi ve girişim ortaya çıkmazdı.
Para ve Değerler Dengesini kurmada Düşünürlerin ve Eğitimcilerin önemi
Protokolleri yitmiş olan bir ülkede, insanlar ancak bir
düşünürden beslenerek, kaliteli ve sürekli bir eğitim sürecinin içinde zaman geçirerek olgunlaşırlar.
İnsanların paraları ve değerleri arasında sağlıklı bir denge kurmalarında, kaliteli birer örnek olarak, sivil örgütlerden Hizmet Hareketini
ve iş dünyasından da Network 21 Global Motivasyon Okulunu verebilirim. Bence bu türden
organizasyonlar, eğitimleri ve yapılanmalarıyla, insanların para ve değerler
yönetimi konusunda zihinsel ve pratik olarak olgunlaşmalarına büyük ölçüde katkıda bulunmaktadırlar.
Okura Not!
Okura Not!
Yazımda yer almış bulunan hikâyeyi yeri geldiği zaman olduğu gibi anlatacaksanız, lütfen sonuna benim yorumlarımı da ekleyin! Ama Hikâyenin sonunu değiştirmeniz de mümkün.
Meselâ tüccar, buğdayından birazını feylesofa verebilir ve onunla uzun bir
sohbet ederek ondan yeni şeyler öğrenebilir!
----------------------
-------------------------
Savaş ŞENEL: İngilizce Öğretmeni, İletişim Danışmanı, Okunaklı-Anlaşılır Yazarlık Koçu
savassenel@gmail.com, savassenel@yahoo.com
Yüz yüze ve Online (Skype , Google Drive) verdiği dersler Eğitimler
Yurtdışı Eğitim Danışmanlığı Hizmetleri
savassenel@gmail.com, savassenel@yahoo.com
Yüz yüze ve Online (Skype , Google Drive) verdiği dersler Eğitimler
Yurtdışı Eğitim Danışmanlığı Hizmetleri
SAVAŞ ŞENEL KİTAPLARI
AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com
(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)
AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com
(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)
ÇAY SAATİ İÇİN HAFİF YAZILAR