24 Haziran 2011 Cuma

Teoman… Melankolinin, alkolün ve sigaranın manevî çocuğu


3. konser

Teoman’ı 3. Kez dinleme şansım oldu. İlk ikisinde
nezih bir üniversite ortamı olduğu için, onun şarkıları seyircilerin arasına sızmadı. Sadece Teoman alkollüydü. Dinleyiciler arasında bira servisi yapılmıyordu. Dinleyiciler gayet ayıktılar; parlayan gözleri ve kulakları fark edince, Teoman da âdeti olmadığı hâlde, sahnede küçük bir konuşma yapmış ve bir anısını anlatmıştı.

Anlamak istediğim, ama yaşamak istemediğim şeyler


Teoman’ı dinlerim. Şarkı sözleri, müziği duyumsamak istediğim, ama bizzat yaşamak istemediğim bir hayatı bana hissettirirler. O hayatı yaşamak yerine, hayalen duyumsamak işime yarar; çünkü duyumsadığımda, öyle bir hayatı neden tercih etmediğimi bilmek kolaylaşır. Zira bir şeyi neden yaptığınızı veya yapmadığınızı bilmiyorsanız, o ya bir alışkanlıktır veya inat hâlidir. Bense sebat hâlini severim. Çünkü inatla veya sadece alışkanlıkla sürdürülen tavırlar, uzun soluklu olmazlar. Ama sebat hâli, kalbinizi ve zihninizi tatmin eden sebeplere dayanır ve bu sebeplerin farkında olduğunuz sürece yolunuzda gidersiniz.

Teoman bu...


Teoman, işini çok iyi biliyor; tam bir sahne adamı. Kadınları çok etkiliyor. Fakat bunun acı bir sırrı var: Artık kadınları kaybetmiş olmak. Kadınları bu kadar etkilemiş olmak, bir anlamda onları kaybetmek anlamına gelir. Bir şeyler yaşamış, görmüş, artık bir süreci bitirmiş olmanız veya çok iyi bir gözlemci olmanız lazım. Teoman'ın ise sadece gözlem yapmadığı açık. Teoman’ın şarkı sözleri, bir şeylerin artık bittiğini ve geri gelmeyeceğini anlatıyor. Hayat garip, karşınızda binlerce bayan hayranınız kendilerindne geçmi durumdalar, ama artık bunun sizin için sadece ticarî bir anlamı var.

Stockholm sendromu

Teoman'ın içinde bulunduğu hayatın en büyük mağduru kadınlardır; ama onun hayranlarının çoğu da kadınlarmış. Peki kadınlar zorla mı mağdur oluyorlar? Belki hayır, ama gece hayatı, alkol, sigara ve düzensiz duygusal dalgalanmalar, kadınları daha derinden etkiliyor ve yoruyor. Aynı şeyleri, aynı şartlarda ve aynı süre yaşasalar bile, kırılgan kadın ruh ve yapısı, erkeklerden daha çok yorulup-inciniyor. Başka bir deyişle, bu konuda bir eşitlik söz konusu değil. Aslında ve belki de müziği ve şarkı sözleri kadınların dünyasını daha iyi anlatıyor veya hayatı ancak kadınların duyumsayabileceği şekilde anlatıyor veya onların tarafından anlatıyor. Ama sonuçta, Teoman anlattığı ve eleştirdiği hayatı sürdürüyor. Fakat dikkatimi çeken şey, konsere gelenlerin yaş ortalamasının düşük olduğuydu; yani yetişkin kadın sayısı pek fazla değildi. Belki de onlar, Teoman'ı daha çok kapalı mekanlarda dinlemeyi tercihe diyorlardır; bilemiyorum.

Teoman Kadınları anlatıyor, ama anlıyor mu?




Bir insanı veya insanlar grubunu anlamayı, onların gerçekte neye ihtiyaç duyduklarını ve neyin peşinde olmaları gerektiğini önermek olarak düşünürsek, Teoman kadınları anlamıyor diyebilirim. Bir kitlenin, zaaflarını ve hayallerini bilmek, onları anlamak anlamına gelmez. Onların gerçekte neye gerek duyduklarını, onların anlık neşelenme taleplerine rağmen, sabırla ve hatta bazen inatla dile getirebiliyorsanız, onları anlamış sayılırsınız. Yoksa insanların sapkın da olsa, duygularını dile getirmek ve "bakın sizin söyleyemediklerinizi ben söylüyorum" demek, onları anlamak değildir. Devamında, insanların aslında onları incitecek olan duygu ve beklentilerini doğru olanlarıyla değiştirmeye teşvik etmiyorsanız, insanları anlamış olmazsınız; onları kullanmış olursunuz. Bir yandan da Teoman'ın seslendirdiği şeyler, bireyin resmî ifadeleri değil, bireyin bir yanı olan nefsin ifadeleridir.

Bir diğer beceri

Teoman’ın başka bir becerisi de, aslında yaşaması o kadar da keyifli olmayan şeyleri, merak uyandıran bir şekilde anlatması. Bu aslında şairlerin bir özelliğidir. Sözgelimi televizyonda bir annenin ölm haberini duyarsınız ve etkilenmezsiniz, ama Sezai Karakoç’un “Anne ve Çocuk” adlı şiirini okuduğunuz zaman, bunun ne acı bir şey olduğunu derinden duyumsarsınız. Şiir aslında konuyu hak ettiği düzeyde duyumsamamızı sağlar. Ama Teoman, bunun tersini yapıyor; yani konuyu aslında hak etmediği kadar cazip bir hâle getiriyor. Siz öyle bir şey yaşasanız, belki ve aklınız varsa, Teoman’ın anlattığı acıyı duyarsınız, ama büyük ihtimalle onun anlattığı keyfi almazsınız!

Sigara ve alkol

Sigarası ve alkol bol olan Teoman konseri, Teoman’ın gemisini çok iyi yürüttüğünü, ama gemisinin nereye gittiğini bilmediğini veya bununla ilgilenmediğini gösteriyor.

18 yaşından küçük yaşlardaki gençlerin de olduğu kalabalık içinde bira servisi yapılan ve bazı alkollü gençler üzerimize yıkılmasınlar diye yeğenimle sık sık yer değiştirdiğimiz bir ortamda Teoman’ı dinledik.

Bütün bu derin duyumsamalar içinde, aslında Teoman'ında bildik bir çarkın parçası durumunda bulunduğunu, Teoman’ın bira; sigara şirketlerinin manevî ve belki de malî çocuğu olduğunu bir kez daha anlamış olduk!
------------
Not: Yukardaki fotoğraf, Teoman'ın muhtemelen alkolü ve sigarayı itici; kadınları da anlamlı ve özel bulduğu dönemlerden kalma bir fotoğraftır.
-----------------------

SAVAŞ ŞENEL KİTAPLARI

AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com

(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

ÇAY SAATİ İÇİN HAFİF YAZILAR


(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)




(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)
-------------------

3 yorum:

  1. 20 Kasım 1967’de İstanbul’da dünyaya gelen Teoman Yakupoğlu, Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun.
    İstanbul Üniversitesi Kadın Araştırmaları bölümünde masterını tamamlayan Teoman, ilk müzik grubu Indians’ı 1986 yılında arkadaşlarıyla birlikte kurdu ve uzun yıllar grubun solistliğini yaptı

    Ne dersiniz Savaş Bey Teoman bu yaptıklarını okulda mı? yoksa hayatta mı öğrendi?

    1985 li yıllardan bu yana bize neler olmuş.

    IŞIL

    YanıtlaSil
  2. Nerede ve kiminle olduğumuz bizim kim olduğumuzu belirler. Rita Carter’ın çok güzel anlattığı gibi kişiliğimiz bulunduğumuz ortama göre şekillenir. Genetik yapımız ilişki kurmaya programlanmıştır.

    Bana göre mutlu olmak bilinçli bir tercihtir. Eğer sağlık sorunumuz yoksa ve geçinecek kadar gelirimiz varsa hepimiz mutu olabiliriz. Fakat mutluluk o kadar kırılgan ki hemen dağılabiliyor. Emek vererek yakaladığımız iç dengemiz sadece bizim çabamızla ayakta durmuyor. Kiminle beraber olduğumuz da bizim ruh halimizi etkiliyor. Bazıları bize iyi gelirken bazıları kötü gelebiliyor.

    IŞIL

    YanıtlaSil
  3. Savaş Bey,

    Teoman müziği-yaşam tarzını(!) bırakıyormuş.

    Bakın Teoman ne diyor ;

    Anlatayım nedenini; küçük bir açıklama; sanatçı denilen yaratık, dünyayla çözemediği bir sorununu başkalarına saçma gelecek bir işi çok önemseyerek halletme yoluna giden kişidir. Benim durumumda gitar çalmak, şarkı söylemek vs. oluyor bu saçma iş ama ben şarkı yazma işini hep çok önemsedim, onu hep kolladım. Hayallerimdeki kahramanlarımla yarıştım, bu dünyaya inmedim bile. Çok sevdiğim şarkılarımı yazdım. Hep olduğum kişi kalayım diye de çok uğraştım. Birkaç prensibim oldu, onları da kollamaya çalıştım. Her zaman istediğim kadar iyi bir insan olamadım ama çalıştım. Küçücükken bu ülkede rock müziğe dair bir hayal kurdum, nerede ne varsa takip ettim, ardına düştüm, her şeyini gözledim, inandım. Hayal olduğunu bile bile.

    Şimdi bu hayal ile sürüklenen o insanlar ne olacak demi?

    Işıl

    YanıtlaSil