Bir vakitler İngilizce soru kitabı yazıyordum. Evde rahat çalışamıyordum ve kendime ait bir ofisim olmadığı için de “sote” bir kahvehanede yazmaya çalışıyordum. Ben yazı yazarken hiç kimse beni rahatsız etmezdi. Başka masada yer varsa, beni rahatsız etmemek için diğer maslardaki boş yerlere otururlardı. Ama kahvehane kalabalık olduğu zamanlarda masama diğer müşterileri davet ederdim. Çünkü ennihayetinde benim özel masam değildi. Bazen de benim ne yaptığımı merak eden kişiler, benden müsaade isteyip masama konuk olurlardı. Bu şekilde bayağı ilginç kişilerle tanışıp yine ilginç şeyler öğrenmek imkânım olurdu.
Yine kalabalık bir günde masama oturmuş olan bir adamın hikâyesi ilginçtir. Bu kişi kibar ve sakin bir bankaçalışanıydı. Kendisiyle yapmakta olduğumuz sohbet sırasında, gürültülü yerlerde oturmayı sevdiğini söyledi. Ben de eski sorulara yeni cevaplar bulmak alışkanlığıyla: “Neden gürültülü yerleri seviyorsunuz?” diye sordum. Adamcağızın cevabı benim yeni ve ilginç bir şeyi de daha öğrenmeme sebep oldu. Bu adamın kılcal damarlarından birisi kulağının çok yakınından geçmekteymiş. Bu adam da, sözkonusu damardan akan kanın meydana getirdiği ve kesintisiz olarak devam eden hışırtıyı gece-gündüz duyarmış. Adamcağız da bu hışırtıyı duymaktan o denli yorulmuş ve bıkmış ki, bu sesi duymamak için daha çok gürültülü ortamlarda oturmayı tercih edermiş.
O bu durumu anlatırken, ben düşünür kafamla bunu bir analoji olarak kullanabileceğim şeyleri düşünmeye başlamıştım.
Bir kalp, nefis ve beyin veya bu üçünden sadece birisini taşıyan herhangi bir insanın kendisine özgü “kulak çınlamaları” vardır. Bunların neler olabileceklerini sizler düşünün! Herşeyi benim söylemem şart mı?
Yine kalabalık bir günde masama oturmuş olan bir adamın hikâyesi ilginçtir. Bu kişi kibar ve sakin bir bankaçalışanıydı. Kendisiyle yapmakta olduğumuz sohbet sırasında, gürültülü yerlerde oturmayı sevdiğini söyledi. Ben de eski sorulara yeni cevaplar bulmak alışkanlığıyla: “Neden gürültülü yerleri seviyorsunuz?” diye sordum. Adamcağızın cevabı benim yeni ve ilginç bir şeyi de daha öğrenmeme sebep oldu. Bu adamın kılcal damarlarından birisi kulağının çok yakınından geçmekteymiş. Bu adam da, sözkonusu damardan akan kanın meydana getirdiği ve kesintisiz olarak devam eden hışırtıyı gece-gündüz duyarmış. Adamcağız da bu hışırtıyı duymaktan o denli yorulmuş ve bıkmış ki, bu sesi duymamak için daha çok gürültülü ortamlarda oturmayı tercih edermiş.
O bu durumu anlatırken, ben düşünür kafamla bunu bir analoji olarak kullanabileceğim şeyleri düşünmeye başlamıştım.
Bir kalp, nefis ve beyin veya bu üçünden sadece birisini taşıyan herhangi bir insanın kendisine özgü “kulak çınlamaları” vardır. Bunların neler olabileceklerini sizler düşünün! Herşeyi benim söylemem şart mı?
-----------------------
savassenel@gmail.com, savassenel@yahoo.com
Yüz yüze ve Online (Skype , Google Drive) verdiği dersler Eğitimler
Yurtdışı Eğitim Danışmanlığı Hizmetleri
Yüz yüze ve Online (Skype , Google Drive) verdiği dersler Eğitimler
Yurtdışı Eğitim Danışmanlığı Hizmetleri
SAVAŞ ŞENEL KİTAPLARI
AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com
(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)
AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com
(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)
ÇAY SAATİ İÇİN HAFİF YAZILAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder