8 Aralık 2017 Cuma

EKMEĞİN ORTASINDAN DİLİM ÇALMAK...





Bir sabah sanırım vapur beklerken bir banka oturdum ve çayımı yudumlarken güne hazırlanan insanları seyretmeye başladım. Bu arada vapur iskelelerine yakın olan büfeler de özellikle dikkatimi çeker. Dar bir yerde 5-6 kişi, akşama kadar insanlara hizmet verirler. Ben de, kalabalık bir odada uzun süre duramayan birisi olarak, nasıl olur da o kadar kişinin akşama kadar orada dip dipe çalıştıklarını merak eder dururum!

Derken gözüm büfe çalışanlarından birisine ilişti. Bu kişi, döner için ekmek hazırlıyordu. “Yarım ekmek döner” satışları için hazırlık yapıyordu. Onun ekmekleri nasıl hızlıca kestiğini seyrederken, bir şey fark ettim: Bu adam her ekmeğin ortasından bir dilim kadar bir miktarı kesip, ayrı bir sepete atıyordu. Yani her ekmekten bir dilim, başka bir deyişle, yarım ekmek döner yediğini düşünen her iki kişiden bir dilim eksiltiyordu. Dolayısıyla müşteriye biraz daha az döner verilmiş oluyordu.

Burda bir ihtimali daha ele alalım: Belki o gün bekledikleri ekmekten daha büyük ekmek geldi. Dolayısıyla buna gerek duyuldu. Fakat böyle de olsa, alıcı normal ekmek satın aldığını düşünüyor. Yani bu da yine haksızlık.

Veya zaten fiyat çok düşük, bu durum tüketicinin önemsediği bir detay olmuyor. Fakat satış yapılırken “yarım ekmek döner” ifadesi kullanıldığına göre, beklenen şey, herkesin fırında gördüğü ekmektir. Öyleyse ya dönerin gerçekten yarım ekmek içinde satılması veya özel yapım ve birazcık daha küçük bir ekmek kullanıp, tüketicinin ne aldığını görmesi sağlanmalıdır.

Söz konusu büfe akşama kadar 300 döner ekmek satsa, 150 dilim ekmek ve bir miktar döneri tüketiciden “çalmış” demektir. Çünkü tüketici yarım ekmek yediğini düşünüyor. Bu arada “Bu olaya başkası da tanıklık etmiş olabilir mi?” diye düşünürken,  yukarda paylaştığım fotoğrafa internette, rastlayınca, bu yazıyı yazmaya karar verdim. Bu arada ekmeği gözümün önünde kesen büfelerden alış-veriş yapmaya başladım! 

Bu kayıp, daha büyük kayıplar içinde, bu önemLİ bir kayıp gibi görünmeyebilir. Fakat bir şeyi gösteriyor: Ahlâkî zaafın derinliği. Bir dilim ekmekle mi bu sonuca varıyorum? Evet, çünkü zeminde yer alan küçük haksızlıklar, daha genel ve daha büyük haksızlıkların meyvesi, göstergesidir. Üstelik dört bir yandan ezan seslerinin duyulduğu bir semtte bunu yaşıyoruz. Diyelim ki büfe sahibi bir gün hata yaptığını düşünmeye başladı. Ekmek ve dönerlerinden çaldığı insanları bulup helallik de isteyemez. Çünkü iskelede bir büfe işletiyorsunuz, müşterilerinizi tanımanız ve bulmanız mümkün değil. Mahalle bakkalı olsanız, böyle bir şey belki mümkün olabilirdi.

Bütün sistemlerin doğrudan veya dolaylı olarak ulaşmak istediği hedef güzel ahlaktır. Çünkü adlî sistemler insanı her yerde kontrol edemezler ve yasaların da boşlukları vardır. Güzel ahlak yoksa, yasalar, dinler anlaşılmamış demektir. Dinin pratikleri bir takım ritüellere, ibadetler sportif faaliyetlere döner. Limon aldığınızda ekşi olmadığını görürseniz ne yaparsınız? Şikayet edersiniz. Peki gül satın aldığınızda kokmadığını, evinizdeki makasın kesmediğini görseniz? Yine şaşırırsınız. Onca söylem, edebiyat, güzel konuşmalar... Ama bütün bunların en önemli meyvesi olması gereken ahlaki düzey gittikçe düşüyor. Çok şaşırtıcı ve aynı zamanda üzücü değil mi?

Sen benim ekmeğimden, ben senin meyvenden, öbürü diğerinin itibarından, beriki bir başkasının malından vs. tırtıklar durur. Bu arada da bizler de içlerini doldurmak yerine, boşalttığımız kültürel, sosyal, dinsel değerlerimizle övünüp - dururuz.

Yazık ederiz, ediyoruz. 

------------------

SAVAŞ ŞENEL KİTAPLARI

AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI
Kitabın Tanıtım Videosu
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com

(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

ÇAY SAATİ İÇİN HAFİF YAZILAR


(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)




(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)
-------------------

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder