4 Temmuz 2016 Pazartesi

EZİLDİĞİMİZ ZAMAN, SÜREKLİ EZİK KALMAK ZORUNDA DEĞİLİZ...



Geçenlerde TRT’de bir programa rast geldim. Program, genel olarak gurbetçi vatandaşlarımızı ele alan bir seriydi. Benim rastladığım bölüm ise Almanya’da yaşamakta olan Türk vatandaşlarımızı konu alıyordu. Gurbette ve özellikle Almanya’da yaşayan vatandaşlarımıza özel bir ilgim olduğu için programı seyretmeye koyuldum. Derken orada yaşayan amcamızın “42 yıldır buradayım ve buraya bir türlü ısınamadım” cümlesini işitince irkildim. Çünkü bu amcamızın bu sözleri günümüzde yaygın olan mağdur tavrına bir örnekti. Hâlbuki  daha önce bir gazete haberinde Kuran öğretmek için 65 yaşında Mali’ye hicret etmiş bir dedemizin haberini okumuştum. Birisi Kuran öğretmek için hicret ederken, diğeri aslında içinde olduğu bir fırsatı kullanmıyordu.

İnsan 42 yıldır bir ülkede yaşıyorsa, dindar olduğu iddiasındaysa, o ülkenin dilini güzelce öğrenir ve kendi değerlerini paylaşma çabası içine girer diye düşünüyorum. Fakat onun yerine 42 seneyi hayıflanarak geçirmek, bir mağdur-ezik tavrıdır. Buna sempati beklentisi içinde program konusu yapmakta ayrıca bir hata.

Aynı tavrı 28 Şubat süreci mağdurlarında da görüyoruz. O dönemde ülkemizde tesettürün kamuda yasaklanması gibi bir zulme uğrayan  pek çok genç kız yabancı ülkelere gittiler. Ayrıca üniversite sınavında katsayılarlarının düşürülmesinden ve bu sebeple üniversitede istedikleri bölümlere giremeyen imam-hatipli öğrenciler de eğitimlerine devam etmek üzere yurtdışına çıktılar.

Bu iki gruptan insanlarla karşılaştığımda mağdur tavrını sıklıkla gözlemliyorum. İslam tarihine baktığımızda çile Müslüman hayatının bir parçası olmuş ve yeni açılımlara da kapı açmıştır. Yapılan zulümleri hoş görüyor değilim ve hoş görmem de mümkün değil. Fakat yaşanan bir haksızlık sonucu tahsil yapmak için gittiğiniz mesela bir Avrupa ülkesinde dininiz ve ülkeniz adına yapılacak çok şey bulabilirsiniz. Acılı, hüzünlü ve gamlı olabilirsiniz, buna bir şey diyemem. Lâkin sanki çölün ortasında kuru ekmek yiyerek yaşamış gibi mağdur tavrını sürdürmeyi doğru bulmuyorum.  

Evet bir haksızlığı unutturmamaya çalışıyorlar, lâkin zamanla birer kronik mağdur durumuna geldiklerinin farkına varmıyorlar. Çünkü bu durumun farkına varmalarını sağlayacak kitapları okumuyorlar; etraflarındaki insanlar da bu mağduriyet hâlini kimi zaman aşırı şefkatten veya başka dünyevî yanlış-doğru beklentilerden dolayı teşvik ediyorlar. Hâlbuki sözgelimi Saray-Bosna, kitlesel, sistematik katliamlar ve tecavüzler gördü. Oradaki insanlar ne yapsınlar? 

Hele zalimlere karşı beslendiği zannedilen öfkenin aslında zaman içinde kadere doğru yön değiştirmesi ise ayrıca üzücü. En üzücü durum ise, bu insanların kendi yaşadıkları bu zulümler sebebiyle sanki “biz çok ezildik, Allah da buna izin verdi. Artık başkalarına yapılan haksızlıklar bizi ilgilendirmez” hissiyle davranmaları ve sonrasında başka haksızlıklara karşı ölüm sessizliği içinde kalmalarıdır.
-----------------------

SAVAŞ ŞENEL KİTAPLARI

AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI
Kitabın Tanıtım Videosu
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com

(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

ÇAY SAATİ İÇİN HAFİF YAZILAR


(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)




(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)
-------------------

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder