Geçenlerde
TRT’de bir programa rast geldim. Program, genel olarak gurbetçi
vatandaşlarımızı ele alan bir seriydi. Benim rastladığım bölüm ise Almanya’da yaşamakta
olan Türk vatandaşlarımızı konu alıyordu. Gurbette ve özellikle Almanya’da
yaşayan vatandaşlarımıza özel bir ilgim olduğu için programı seyretmeye
koyuldum. Derken orada yaşayan amcamızın “42 yıldır buradayım ve buraya bir
türlü ısınamadım” cümlesini işitince irkildim. Çünkü bu amcamızın bu sözleri
günümüzde yaygın olan mağdur tavrına bir örnekti. Hâlbuki daha önce bir gazete haberinde Kuran öğretmek
için 65 yaşında Mali’ye hicret etmiş bir dedemizin haberini okumuştum. Birisi
Kuran öğretmek için hicret ederken, diğeri aslında içinde olduğu bir fırsatı
kullanmıyordu.
İnsan 42
yıldır bir ülkede yaşıyorsa, dindar olduğu iddiasındaysa, o ülkenin dilini
güzelce öğrenir ve kendi değerlerini paylaşma çabası içine girer diye
düşünüyorum. Fakat onun yerine 42 seneyi hayıflanarak geçirmek, bir mağdur-ezik
tavrıdır. Buna sempati beklentisi içinde program konusu yapmakta ayrıca bir
hata.
Aynı tavrı
28 Şubat süreci mağdurlarında da görüyoruz. O dönemde ülkemizde tesettürün kamuda
yasaklanması gibi bir zulme uğrayan pek
çok genç kız yabancı ülkelere gittiler. Ayrıca üniversite sınavında
katsayılarlarının düşürülmesinden ve bu sebeple üniversitede istedikleri
bölümlere giremeyen imam-hatipli öğrenciler de eğitimlerine devam etmek üzere yurtdışına
çıktılar.
Bu iki gruptan insanlarla karşılaştığımda mağdur tavrını sıklıkla gözlemliyorum. İslam tarihine baktığımızda çile Müslüman hayatının bir parçası olmuş ve yeni açılımlara da kapı açmıştır. Yapılan zulümleri hoş görüyor değilim ve hoş görmem de mümkün değil. Fakat yaşanan bir haksızlık sonucu tahsil yapmak için gittiğiniz mesela bir Avrupa ülkesinde dininiz ve ülkeniz adına yapılacak çok şey bulabilirsiniz. Acılı, hüzünlü ve gamlı olabilirsiniz, buna bir şey diyemem. Lâkin sanki çölün ortasında kuru ekmek yiyerek yaşamış gibi mağdur tavrını sürdürmeyi doğru bulmuyorum.
Evet bir
haksızlığı unutturmamaya çalışıyorlar, lâkin zamanla birer kronik mağdur
durumuna geldiklerinin farkına varmıyorlar. Çünkü bu durumun farkına
varmalarını sağlayacak kitapları okumuyorlar; etraflarındaki insanlar da bu
mağduriyet hâlini kimi zaman aşırı şefkatten veya başka dünyevî yanlış-doğru
beklentilerden dolayı teşvik ediyorlar. Hâlbuki sözgelimi Saray-Bosna, kitlesel, sistematik katliamlar ve tecavüzler gördü. Oradaki insanlar ne yapsınlar?
Hele
zalimlere karşı beslendiği zannedilen öfkenin aslında zaman içinde kadere doğru
yön değiştirmesi ise ayrıca üzücü. En üzücü durum ise, bu insanların kendi
yaşadıkları bu zulümler sebebiyle sanki “biz çok ezildik, Allah da buna izin
verdi. Artık başkalarına yapılan haksızlıklar bizi ilgilendirmez” hissiyle
davranmaları ve sonrasında başka haksızlıklara karşı ölüm sessizliği içinde
kalmalarıdır.
-----------------------
savassenel@gmail.com, savassenel@yahoo.com
Yüz yüze ve Online (Skype , Google Drive) verdiği dersler Eğitimler
Yurtdışı Eğitim Danışmanlığı Hizmetleri
Yüz yüze ve Online (Skype , Google Drive) verdiği dersler Eğitimler
Yurtdışı Eğitim Danışmanlığı Hizmetleri
SAVAŞ ŞENEL KİTAPLARI
AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI
Kitabın Tanıtım Videosu
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com
(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)
AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI
Kitabın Tanıtım Videosu
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com
(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)
ÇAY SAATİ İÇİN HAFİF YAZILAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder