10 Temmuz 2016 Pazar

ONU ÇOK MU SEVİYORSUN?



Çok mu seviyorsun onu? O hâlde ona güzel kitaplar al, onları okusun güçlensin. Bu kitaplar, mecbur kalırsa, ona yanında hiç kimse olmasa da, ayakta durabilecek, yaşayabilecek umudu ve gücü aşılayan kitaplar olsun. Ona hediye ettiğin kitaplar, ona seninle ilgili de, gözü kör bir aşk ve bağlılık vermesin, onda aklı başında bir aidiyeti, sadakati beslesin-güçlendirsin.

Onu çok mu seviyorsun? O hâlde ona güzel şarkılar gönder. Fakat bunlar içlerinde hüzün olsa da, dinlediği zaman onda mağdur hâlini beslemeyen, ona güç veren şarkılar olsun. Gönderdiğin şarkılar onun yüreğini ezmesin, güçlendirsin. Gözlerinin dolmasını sağlasa da, onu kahretmesin, kanatlarını kırmasın, kalbini kanatmasın.

Onu çok mu seviyorsun? O hâlde ona sıklıkla iltifat et, onun en çok ruhunu sev, iltifatlarının çoğu ruhu ile ilgili olsun, ama görünüşünü de övmekten geri durma. İnsanın güzel göründüğünü bilmeye de ihtiyacı var. Meselâ “görünüşün, ruhundaki zarafeti yansıtıyor” de. “Abartıyorsun” derse, “belki de abartıyorum, ama bunun farkında değilim, ben hissettiklerimi söylüyorum” dersin.

Onu çok mu seviyorsun? O hâlde, senin yanında çaresizlikle değil, ihtiyarı ve isteğiyle kaldığından emin ol. Çaresizlerin aşkına, sevgisine güvenilmez. Bunun yolu ikide bir kapıyı bir seçenek olarak göstermek değil, onun özgür bir insan olduğunu yine ona hissettirmekten geçer. Özgür olduğunu bilsin, ama giderse senin çok üzüleceğini de bilsin.

Onu çok mu seviyorsun? O hâlde, dualarında ona yer ver. “Onun için daha iyi olacaksa, gitsin” diye dua etmeni bekleyemem, ama meselâ “benimle kalmaktan hoşnut ve mutlu olmasını makul bir şekilde sağlama fırsatı ver. Allahım bana bu konuda yardım et” de. Hiç bir tarafın kendisini köle gibi hissetmediği bir muhabbeti iste.

Onu çok mu seviyorsun? Ona layık olmadığını düşünme. Onun seni hatalarınla sevme hakkı da söz konusu. Ona layık olmaya çalış. Fakat o seni bu hâlinle seviyorsa, bırak sevsin. Sen daha iyi birisi olmanın yollarını aramaya devam et.

Onu çok mu seviyorsun? O hâlde sana köle olmaya kalkarsa, buna izin verme. İnsanlar kimi zaman özgürlüklerinden feragat etmek isteyebilirler, ama sen bu duruma izin vermemelisin. Bir insanın aklı başında sevgisi, muhabbeti hazinedir. Köle olması veya köle olmaya kalkması, bu hazineyi kıymetten düşürür. Buna izin verme.

Onu çok mu seviyorsun? Olur da bir gün yollarınız ayrılmaya yüz tutarsa, kolayca bırakma, musallat olma noktasına gelmeden onsuz yaşamanın senin için zor olacağını anlat, bunu yapmaktan çekinme. Fakat olmuyorsa, onun mutlu olması için dua et ve çalış. Böyle yapmak kolay değil, ama böyle yaparsan acın diner, hüznün dermana döner. Gerçekten iyi bir insan olduğunu hissedersin. İnanıyorum ki, Allah sana, seni teselli edecek şeyler gönderir.

Sevmek zor mesaidir. Söyledikleri gibi masrafsız da değildir. Lâkin sevgiden uzak yaşamanın masrafı daha çoktur.

Eskiler “Allah muhabbetinizi artırsın” derlermiş. Neden “Allah aşkınızı artırsın” değil de, “Allah muhabbetinizi artırsın” derlerdi, ben buna kafa yoruyorum.

Sen de buna kafa yor.

Allah muhabbetinizi artırsın.
-----------------------

SAVAŞ ŞENEL KİTAPLARI

AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI
Kitabın Tanıtım Videosu
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com

(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

ÇAY SAATİ İÇİN HAFİF YAZILAR


(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)




(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)
-------------------

4 Temmuz 2016 Pazartesi

EZİLDİĞİMİZ ZAMAN, SÜREKLİ EZİK KALMAK ZORUNDA DEĞİLİZ...



Geçenlerde TRT’de bir programa rast geldim. Program, genel olarak gurbetçi vatandaşlarımızı ele alan bir seriydi. Benim rastladığım bölüm ise Almanya’da yaşamakta olan Türk vatandaşlarımızı konu alıyordu. Gurbette ve özellikle Almanya’da yaşayan vatandaşlarımıza özel bir ilgim olduğu için programı seyretmeye koyuldum. Derken orada yaşayan amcamızın “42 yıldır buradayım ve buraya bir türlü ısınamadım” cümlesini işitince irkildim. Çünkü bu amcamızın bu sözleri günümüzde yaygın olan mağdur tavrına bir örnekti. Hâlbuki  daha önce bir gazete haberinde Kuran öğretmek için 65 yaşında Mali’ye hicret etmiş bir dedemizin haberini okumuştum. Birisi Kuran öğretmek için hicret ederken, diğeri aslında içinde olduğu bir fırsatı kullanmıyordu.

İnsan 42 yıldır bir ülkede yaşıyorsa, dindar olduğu iddiasındaysa, o ülkenin dilini güzelce öğrenir ve kendi değerlerini paylaşma çabası içine girer diye düşünüyorum. Fakat onun yerine 42 seneyi hayıflanarak geçirmek, bir mağdur-ezik tavrıdır. Buna sempati beklentisi içinde program konusu yapmakta ayrıca bir hata.

Aynı tavrı 28 Şubat süreci mağdurlarında da görüyoruz. O dönemde ülkemizde tesettürün kamuda yasaklanması gibi bir zulme uğrayan  pek çok genç kız yabancı ülkelere gittiler. Ayrıca üniversite sınavında katsayılarlarının düşürülmesinden ve bu sebeple üniversitede istedikleri bölümlere giremeyen imam-hatipli öğrenciler de eğitimlerine devam etmek üzere yurtdışına çıktılar.

Bu iki gruptan insanlarla karşılaştığımda mağdur tavrını sıklıkla gözlemliyorum. İslam tarihine baktığımızda çile Müslüman hayatının bir parçası olmuş ve yeni açılımlara da kapı açmıştır. Yapılan zulümleri hoş görüyor değilim ve hoş görmem de mümkün değil. Fakat yaşanan bir haksızlık sonucu tahsil yapmak için gittiğiniz mesela bir Avrupa ülkesinde dininiz ve ülkeniz adına yapılacak çok şey bulabilirsiniz. Acılı, hüzünlü ve gamlı olabilirsiniz, buna bir şey diyemem. Lâkin sanki çölün ortasında kuru ekmek yiyerek yaşamış gibi mağdur tavrını sürdürmeyi doğru bulmuyorum.  

Evet bir haksızlığı unutturmamaya çalışıyorlar, lâkin zamanla birer kronik mağdur durumuna geldiklerinin farkına varmıyorlar. Çünkü bu durumun farkına varmalarını sağlayacak kitapları okumuyorlar; etraflarındaki insanlar da bu mağduriyet hâlini kimi zaman aşırı şefkatten veya başka dünyevî yanlış-doğru beklentilerden dolayı teşvik ediyorlar. Hâlbuki sözgelimi Saray-Bosna, kitlesel, sistematik katliamlar ve tecavüzler gördü. Oradaki insanlar ne yapsınlar? 

Hele zalimlere karşı beslendiği zannedilen öfkenin aslında zaman içinde kadere doğru yön değiştirmesi ise ayrıca üzücü. En üzücü durum ise, bu insanların kendi yaşadıkları bu zulümler sebebiyle sanki “biz çok ezildik, Allah da buna izin verdi. Artık başkalarına yapılan haksızlıklar bizi ilgilendirmez” hissiyle davranmaları ve sonrasında başka haksızlıklara karşı ölüm sessizliği içinde kalmalarıdır.
-----------------------

SAVAŞ ŞENEL KİTAPLARI

AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI
Kitabın Tanıtım Videosu
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com

(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

ÇAY SAATİ İÇİN HAFİF YAZILAR


(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)




(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)
-------------------