Sıklıkla düşünürüm Böyle
saçı-sakalı serbest bıraktığım dönemlerden birisinden bir fotoğraf... Düşünür gibi. Aslında düşünürüm de bol bol çocukluğumdan beri. Ama burada poz vermişim herhal. Öyle derin bir düşünce yok zihnimde...
Çocuklarınıza çok sarılın ve onlarla zaman geçirin derim
Oğlumla dolaşmaya çıktığım bazı zamanlar yanıma bir dergi alırdım. Oğlum oynarken, bulunduğumuz yerler genellikle kapalı ve güvenli yerler olduğundan bir gözüm onda, bir yandan da dergiyi karıştırırdım. Derinlemesine okumazdım, sadece öylesine bakardım. Uyanıktım ya... Kültür adamıydım ya... Güya kendimi geliştiriyorum. Bir gün kendime dedim ki: "Sen aptalsın... Sanki dergi karıştıracak başka zaman yokmuş gibi, oğlunla birlikteyken dergi okuyorsun... Hiç bir şey yapmasan bile, oğlunu oyun oynarken seyret. Bir daha aynı yaşta olmayacak." Artık çocuklarımla birlikteyken ilgilendiğim tek şey onlar oluyor. Eğer o anda kendi hâllerinde bir şeylerle ilgileniyorlarsa, onlarla aynı oadada oturuyorum ve orada bir şeyler yapıyorum. Ama benim varlığımı duymalarını sağlıyorum.
Akciğer kanseri sebebiyle vefat eden bir akrabamın son günlerinde söylediği şu sözler çok dikkatimi çekmişti: "Şimdiki aklım olsaydı, çocuklarımla daha çok ilgilenirdim; onlara daha çok zaman ayırırdım." İnsanları anlamak güç; bize verilen şeyleri hep bizim olacaklar veya hep bizimle kalacaklar sanıyoruz. Özellikle, babalar çocuklarıyla zaman geçirmeyi, ama çocuklarıyla zihnen, kalben ve ruhen zaman geçirmeyi, o zaman parçası içinde gerçekten onlarla olmayı öğrenmeli... Telefon görüşmeleri yapmak, aranan adam olmak pozları veya meşgul görünmek, biz babalara çok "karizmatik" geliyor biliyorum. Ama ilişkileri sadece "karizma" değil, sevgi ve ilgi geliştiriyor ve koruyor.
Hele insanın çocuklarına sarılması... Harika bir keyif... Bahaneye de ihtiyacınız yok, nasılsa sizin çocuklarınız...
Dinler arası diyalog
Bence herkes birbiriyle diyaloga geçmeli. Türklerin veya Müslümanların İslam dünyasının dışındaki coğrafyalarda yanlış tanındığını ifade eden yakınmalar duyuyorum. Bu yakınmaların sahiplerine bu sorunun çözümü konusunda ne yaptıklarını sorduğumda, çoğu sus-pus oluyorlar. Farklı dinden veya farklı görüşten birisiyle oturup-konuşma cesaretini gösteremiyorlar. Bu durum bana üzücü geliyor... Balın varsa, arısı gelir Bağdat'tan, doğru, ama sen de balın emanetçisisin, e biraz da anlatacaksın ve sen de başkalarının yanına, kapısına veya ayağına, ne derseniz deyin, güdeceksin... Bu açıdan dinler arası, medeniyetler arası veya başka konularda diyalog kurmak çok önemli. Barışta ter dökmeyen savaşta kan döker. Ne gerek var? Biz ter dökelim de gerisi Allah'ın işi.
Anneannem
Ben çocukken, merhum anneannemin ihtiyaç sahibi bir kadını bahçeye buyur edişine ve onu ağırlamasına şahit olmuştum. Kadına nazikçe yer gösterildi. "Ne istiyorsun?" sorusu yerine "Bir şeye ihtiyacın var mı?" dendi. Sonra ihtiyacı olan şeyler nazikçe verildi ve kadın nazikçe yolcu edildi. Şu anda anlıyorum ki, anneannemin tavırlarındaki zarafet, onun aldığı terbiyeden ve en önemlisi beslendiği gelenekten geliyordu. Önceleri zengin olan, ama sonraları fakir düşmüş bir ailenin kızıydı ve varlıklı dönemlerinde ailenin cömert olduğu anlatılırdı. Şimdi bir insana iltifat etmek için doğru kelimeleri veya üslubu bulmakta zorlanıyoruz... Biz büyürken aslında üzerimize sinmiş olması gereken değerleri edinmek için durmadan okuyoruz ve dinliyoruz. Bu süreç bazen çok da yorucu oluyor. Bize geçmişten hiç bir şey kalmamış ve ne yazık ki bir medeniyet kurmak için yüzlerce yıl gerekiyor. Anneannemle ilgil ibu hatıram belki 7-8 yaşındamdan kalmadır, ama o gün de beni çok etkilemişti ve şimdi de beni etkiler, hem de daha derin bir şekilde.
Gönül saraya benzer, illaki açık veya açılacak bir kapısı vardır:
Katma değersiz veya ortak değerler olmadan aşk bir işe yaramaz diye düşünüyorum. Sevdiğiniz kişi, sadece aşık olduğu için sizinle evlenmek istiyorsa, onu düşünmeye davet etmelisiniz. Acaba sizi tanıyor mu? Değerlerinizin farkında mı? Yarın aşk, dayanışmaya, sevgiye ve saygıya gerek duyunca, size aşık olan kişi sizi olduğunuz gibi kabul edebilecek mi?
Aşıklara da gelince, şunu unutmayın: bağlandığınız kişiye sadece aşkla gidilmez. En iyisi önce onu tanımaktır. Onu tanıdığınızda, belki de onunla yaşayamayacağınızı anlayacaksınız. Evet gariptir, ama aşık olduğunuz kişiyle hayatınızı geçiremeyebilirsiniz veya bunu gerçekleştirmek, çok fazla fedakârlık isteyebilir. Diyelim ki, aşık olduğunuz kişiyle, hayatınızı geçirebileceğinizi de anladınız, (ki bu beni sizin adınıza çok sevindirir) onu etkilemek istiyorsanız, sürekli aşktan değil hayattan söz edin. Okuğu kitapları, seyrettiği filmleri veya her neyi seviyorsa (gerçekten) merak edin, ama rol yapmayın. Mesela çiçek bakımıyla ilgisi varsa, ama sizin ilginiz yoksa, tutup da "saksı çiçeklerini severim" demeyin. Bu çok büyük bir hata olur ve hayat boyu rol yapmanızı gerektirebilir; gerçi fena da olmaz, rol yapayım derken bitkileri tanımış olursunuz! Ama en iyisi "saksı çiçeklerine karşı fazla bir ilgim yok, hangi çiçeklerin bakımı kolay olur?" deyin. Dürüst olun. Bu basit soru, ilgi duyduğunuz kişinin sizinle saatlerce sohbet etmenizi sağlayabilir. İnsanlar, ne denli çok sevseler de, bir şeyler paylaşamadıkları kişilerle görüşmüyorlar veya görüşseler de bir süre sonra iletişim kopuyor... İlgi duyduğunuz kişiye hemen aşk gibi ağır bir yükle gitmeyin, basit paylaşımlarla yaklaşın, zaman tanıyın... Ürkütmeyin yahu!
Erkek olmanın dayanılmaz Ağırlığı
Kadın olmanın zorluklarını yazdım çoğunlukla... Bugün de dedim ki: "Ha biraz da erkek olmanın zorluklarını anlat yahu!" Gerçi insan olmak zor, hele iyi bir insan olmak ve öyle kalmak daha zor. Bitip-tükenmeyen iç muhasebeler, kararlar, yenilgiler, yeniden başlamalar... Size bakan ve sizden güç alan kişilerin beklentileri, haklı olarak sizde görmek istedikleri haller ve tavırlar. Dürüstlüğün her gün yeniden ortaya konulması gereken bir tür performans oluşu. Nasıl bir şarkıcı, becerilerini ve yeteneğini her sahneye çıktığında yeniden göstermek zorundaysa, insan da dürüst olduğunu her an, her saat ve her gün göstermek zorundadır.
Erkeklerin işi bundan zor; Sosyal hayatın içinde bulunmaları ve "ekmek parası" için çalışıyor olmaları, onları bir sürü seçenekle başbaşa bırakıyor. Ne yazık ki bu seçeneklerin önemli bir kısmı da bir yandan çekici ve bir yandan yanlış seçeneklerdir ve her seferinde yeniden seçimler yapmak zorundadırlar. Fakat erkekler bazen doğru şeyleri seçemiyorlar. Yorgunlar, yetemeyebiliyorlar ve desteğe ihtiyaçları oluyor. Ama erkeklere bu desteği verirken, gururlarını incitmemek çok önemli. Yoksa, erkeklerin aslında desteğe ve tavsiyeye açık olduklarını düşünüyorum.
Sivil insiyatif, katılım çağrıları ve ukelalık
Toplumda örgütlenmeler arttığında veya sivil inisiyatif geliştiğinde, sizlere de çok teklif gelir. Çünkü bireysiniz, hayatın içindesiniz ve sizi seven veya tanıyan birilerinin listesindesiniz. Size hergün yeni teklifler gelebilir. Yani devlet her işi çözse ve insanlar sadece dinlenmeyi ve eğlenmeyi düşünseler de, yeni teklifler karşınıza çıkacaktır: Yeni bir derneğe katılmak, gezi davetleri vs vs.
Size gelen her daveti kabul etmeniz gerekmiyor ve nazikçe reddedebilirsiniz. Ama bana komik veya ukelaca gelen cevaplardan birisi "beni bu işlere bulaştırma" vs gibi, davet edeni mahcup etmeye yönelik, davet edileni de "bulunmaz Hint kumaşıymış gibi gösteren ifadelerdir. Networking-insan örgütleme, bu yüzyılın ve geleceğin dünyasında hayat damarı gibidir. fırsatlar, dayanışma, çözümler hep insanlarla gelir. Yani herkesin diğer insanlara ihtiyacı vardır. Düşünsenize düğün yapıyorsunuz, ama hiçkimse gelmiyor, ne kadar kötü olurdu!
Sizin derdiniz, sosyal hayatın sorunlarına uzak bir duruşla, akşamları sadece televizyon seyretmek ve kendi çocuklarınızı mutlu görmekle yetinmekse, bu ilgisizliğiniz, sizden bu saadeti de alır. Bunu kesinlikle söyleyebilirim. Çünkü misyonu olmayan ailelerin çok sıkıcı ve verimsiz bir hayata sahip olduklarını görüyorum. Herhangi bir şeye "bulaşmamak" için, sosyal sorunlarda çözüm ortağı olmaktan kaçınmış ailelerin "bitkisel bir hayata" sürükleniyorlar ve ben bu durumu sıklıkla görüyorum. Bir aile, öğrencilerle ilgilenmek, burs toplamak veya iş amaçlı olarak insanlarla temaslarda bulunuyorsa, hayatları daha canlı ve heyecanlı oluyor. Evet bu türden işlerin getirdikleri bir stres vardır. Ama heyecanı ve neşesi daha çoktur.
Bence sevdiklerinizi bir şeylerle ve doğru şeylerle meşgul edin, yoksa nasılsa bir şeylerle meşgul olacaklar...
Dört bir yanımız düşmanla mı çevrili?
Çocukken bize Türkiye'nin dört bir yandan düşmanla çevrili olduğu öğretildi. İnsanların veya ülkelerin potansiye düşman olabilecekleri doğru. Türkiye'nin güzel ve saygın bir kadın gibi, hayranlık uyandırdığı da doğru. Bir çok kişiye bazen temiz olmayan ihamlar verdiği de doğru. Ama yahu, herkese "düşman" gibi davranamayız ki? Yap politikanı, gözet çıkarlarını ve dikkatli ol. Dikkatini, özenini ve akıllı olduğunu görsünler. Cayarlar, değişirler veya arzuları içlerinde kıpırdar durur, ama açığa çıkamaz.
Bir zamanlar birisiyle çalışmıştım. İnsanların "O---- çocuğu" olduklarını söylerdi. (Bu açıklığımı belki bana yakıştıramadınız, ama bu kişinin sefaletini hissetmeniz için böyle yazmam gerekiyordu... Af buyrun) Bazı insanların her zaman, her insanın bazen kötü olabileceklerini, ama insana saygı duymamız gerektiğini ona anlatırdım. Zamanla farkettim ki, aslında kendi kötülüğünü anlatıyor, insanları kendisi gibi görüyormuş; çevresinde zarar vermediği veya vermeye çalışmadığı hiç kimse kalmamıştı. Başkalarından beklediği kötülükleri, kendisi çevresine yaptı.
İnsanların veya ülkelerin potansiyel birer tehlike olabilecekleri doğru, ama bunu yönetmek sizin işiniz. Herkese "hırsız" veya "cani" olabileceklerini hissettirirseniz, iyi niyetli olanlar rahatsız olurlar ve etrafınızda sadece hırsızlar veya caniler kalır diye düşünüyorum.
-----------------------
Savaş ŞENEL'in Vizyon, Misyon ve Değerleri, Çalışmaları Hakkında Kısa Video, Kitapları,
Söyleşileri,
Uzmanlık Alanları ile İlgili Sayfaları,
Günlüğü-Blogu,
Resmî web sitesi,
Facebook sayfası,
Twitter hesabı,
Wattpad hesabı,
Linkedin hesabı,
Instagram hesabı,
About.me hesabı,
ÇAY SAATİ İÇİN HAFİF YAZILAR
(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)
HAYATI ISKALAMA LÜKSÜN YOK
(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)
-------------------