Geçenlerde bir arkadaşımla Kadıköy’de, güzel bir kafenin caddeye yukardan bakan açık kısmında sohbet ederken, gözlerim bir an onun aydınlık yüzüne ve tebessümüne takıldı. Latif bir insandır, yüzü hayat doludur ve çok da güzel tebessüm eder. Onu sevinçli görmek de ayrıca güzel bir şeydir. Neşe gelince, ardından hüzün de gelirmiş; onun bu hâlini devamlı korumasını içimden dilerken, bir an insanların yok olacağına dair fikir, daha doğrusu inanç aklıma düştü. O yüzün ve tebessümün sonsuzlukta yok olacağına bir an bile inanmanın bana ne kadar ağır geleceğini hissettim!
Daha küçük bir çocukken geceleri, bütün evrenin yok olacağını ve özellikle annemi bir daha göremeyeceğimi düşünüp, çok ciddî bir şekilde üzüldüğümü hatırlarım.
Önceleri çocukça bir duygusallıkla yaşamış olduğum bu hüzün, sonraları yerini ölümden sonra varlığa dair inanca bıraktı. Çünkü tanıdığım insanlar, sevdiklerim ve yaşadığım olaylar arttıkça, ölümden sonra yok olacağımız fikri bana iyice ağır gelmeye başlamıştı; bunu kaldıramadım ve seçimimi yaptım.
Gerçek olan şey, ölümden sonra yok olacağımız düşünceyse; yani bütün bu sevdiklerimiz, yaşadıklarımız, okuduğumuz şiirler, dinlediğimiz şarkılar velhasıl her güzel şey sonsuzda yitip-gideceklerse (bile), ben bunu inkâr ediyorum! Peki bu rahatlığım nereden kaynaklanıyor?
Çünkü yokluğa dair olan bu inanç doğruysa (bile), bu inancı reddetmenin yaptırımı yok! Çünkü yokluk, kendisine inananlara da, inanmayanlara da aynı yeri; daha doğrusu aynı cehennemi vaat ediyor: Yokluk cehennemini! Bu inancın, adaleti bu!
Peki ölümden sonra hayat varsa, sevdiklerimizi veya sevdiğimiz şeyleri görecek miyiz? Varlığa inanmanın bize bu konuda vermiş olduğu kesin bir söz var mı? Hayır. Ama bu konuda vermekte olduğu bir umut var!
Yahu insan umutla yaşarmış! Ben umutla yaşayanlardanım.
Bir arkadaşınız, bir gün sizin yok olup-gideceğinize inanıyorsa, size karşı duyduğu sevgi ve biçtiği değer arttıkça, sizin sonsuza dair yok olacağınız şeklindeki bu düşünce onu acıtmaz mı? Yok olmaya mahkum olduğuna inandığı arkadaşını, yani sizi kaybedeceğine dair bu düşüncenin getirdiği hüzün onu yaralamaz mı? Bu acıdan kurtulmak için sizi eksiltmeye ve bu şekilde o acıdan kurtulmaya çalışmaz mı?İki şeyi bir arada taşıyabiliyorsa; yani sonsuza değin kaybolacağınız düşüncesiyle baş etmek için sizi eksiltmeye de yanaşmıyorsa, acısından ya şair ya da sarhoş olmaz mı?
Bi’ düşünün!
-----------------------
savassenel@gmail.com, savassenel@yahoo.com
Yüz yüze ve Online (Skype , Google Drive) verdiği dersler Eğitimler
Yurtdışı Eğitim Danışmanlığı Hizmetleri
Yüz yüze ve Online (Skype , Google Drive) verdiği dersler Eğitimler
Yurtdışı Eğitim Danışmanlığı Hizmetleri
SAVAŞ ŞENEL KİTAPLARI
AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com
(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)
AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com
(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)
ÇAY SAATİ İÇİN HAFİF YAZILAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder